Yas Süreci Nedir?
Yas, kaybın ardından fiziksel, duygusal, bilişsel, davranışsal boyutta verilen tepkilerin tümünü içeren bir süreçtir. Kaybı yaşayan kişinin içgörü kazanmasına vesile olabilecek bu dinamik sürece ‘yas’ denilmektedir. Sevilen bir kişinin kaybından sonra insan bir ilişki bağını kaybeder, bu fiziksel kayıptan öte kişiyle kurduğu ilişkinin de bir yıkımıdır. Kişi, bu bağı anlamak ve yeniden yapılandırmak için de kendisini bu sürece teslim eder. Yani kişi, yası tutarken bir yandan da kaybı içselleştirir ve yeni bir anlam bulmaya çalışır; kaybettiği kişiyi anılarda yaşatmak gibi. Yas süreci, kişinin sevilen birinin ardından kendi öznel içselliğinde deneyimlediği çok özel bir süreçtir. Her süreç kişiye özgüdür, ne kadar sürdüğü de kişiden kişiye göre değişmektedir. Bu değişkenlik ölüm nedenine, kültürel normlara, dini inançlara göre farklılık göstermektedir.
Modern psikoloji tarihinde yas üzerine yapılan ilk çalışma Freud ile yapılmış ‘Yas ve Melankoli’ adlı eseri literatüre geçmiştir. Bu çalışma, normal yas süreci ile klinik depresyon bulguları arasındaki farkı ayırt etmek içindir. Freud, yas sürecinde ölen kişi ile yas tutan kişi arasındaki duygusal bağın önemini vurgulamıştır. Ayrıca Freud’a göre bu yas süreci, psiko-sosyal sağlık açısından yeniden organize olma sürecinin önemli bir parçası olduğu için önemlidir. Yani, kişinin psikolojik sağlığını koruyabilmesi ve hayatına devam edebilmesi için gerekli bir içsel deneyimdir.
Yasın 5 Evresi
Yas sürecinin kaybı yaşayan kişi ile ölen kişi arasındaki dinamiğin aşamalar dahilinde yeniden yapılanması olarak tanımlayan Kübler-Ross (1969), beş aşamalı bir yas süreci modeli geliştirmiştir. Bu evreler, her zaman aynı sırayla gerçekleşmeyebilir. Bazı kişiler, yas sürecine başlarken ilk önce öfke duyarken bazı kişiler depresif hissedebilir. Yasın belirli bir süresi yoktur. Önemli olan tüm evrelerin sağlıklı bir şekilde tamamlanmasıdır. Bazıları için bu süre 6 ay sürerken, bazıları için 2 yıl sürebilir.
1. İnkar
Bu ilk aşamayı bir şok evresi olarak düşünebilirsiniz. Kişinin yaşadığı kaybı gerçek olarak kabul etmediği bir evredir. Kayıp karşısında gerçekliği reddeder, aslında reddettiği yaşayacağı acıdır. Bu sebeple koruyucu bir mekanizma olarak işlev görür. Kişi yaşadığı kaybı kabul etmek istemez, gerçek olmadığına inanmak ister ve bu sanki ölüm gibi bir şey olmamış gibi davranır.
2. Öfke
Bu evrede, kişi ölümün yavaş yavaş farkına varmaya başlar ve öfke duygusu ortaya çıkar. Bu öfke genellikle kendisine yönelik ortaya çıkar, ‘neden benim başıma geliyor’, ‘neden ben’ gibi sorular sormaya başlar. Aslında burada öfke, yaşadığı acının ortaya çıkış halidir. Bu sebeple bu duygu gayet normaldir. Bu duyguyu bastırmamak, bu duyguya izin verip bu evreyi sağlıklı bir şekilde atlatmak gerekir.
3. Pazarlık
Öfke evresinden sonra kişi pazarlık evresine geçer. Bu evrede kişi yine ölümle yüzleşmek yerine durumu tersine çevireceğini umarak kendini telkin ve teselli etmeye çalışır. Örneğin, ‘keşke bunu da yapsaydık, ‘bari şöyle olsaydı’ gibi cümleleri bu evrede sık sık duyarız.
4. Depresyon
Bu evrede kişi artık yaşadığı acıyla yüzleşmeye başlar ve artık öfke gibi duygular yerini acıya bırakır. Kişi artık kaybı reddedemez ve bu kaybın telafi edilemeyeceğini anlamaya başlar. Bununla beraber, kendisini güçsüz, umutsuz ve çaresiz hissetmeye başlar. Sosyal aktivitelerinden uzaklaşmaya başlar ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşünür.
5. Kabullenme
Bu evre yasın son evresidir, kişi artık kaybın gerçek olduğunu kabul eder. Hayatın devam ettiğini, ne yaparsa yapsın geri getiremeyeceğini anlamaya başlar. Depresif duygular artık yatışır bu duygular yerini kabullenmeye bırakır. Bu evre artık unuttuğu anlamına gelmez, tabii ki üzüntü devam edecektir ancak dirençli veya mücadele şeklinde değil.
Sitemizde bulunan Travmatik Yas Testi'ni çözerek yaşadığınız kaybın duygusal etkilerini daha iyi anlamlandırabilirsiniz.